Yasak Bir Yeminin Gölgesinde: Anna ve Knut'un Devrimci Aşkı

 


Yasak Bir Yeminin Gölgesinde: Anna ve Knut'un Devrimci Aşkı

Ercan Eren

Anna Bugge, henüz 25 baharını yaşayan, keskin zekâlı bir genç kadındı. Hayatının gidişatını sonsuza dek değiştirecek o tartışmalı "devrim habercisi" Knut Wicksell ile 1888 yılının Kopenhag'ında, İskandinav feminist bir toplantısının hararetli atmosferinde tanıştı. Knut, o sırada 36 yaşının saygın olgunluğuna erişmişti; ancak bu olgunluğa rağmen, uzun yıllardır kalbinde tarifi zor bir yalnızlık ve mutsuzluk taşıyordu. Şunu da eklemek gerekir ki, Knut, devrimci kimliğinin aksine, aslında nazik, arkadaş canlısı ve son derece kibar bir adamdı.

Anna, Knut ile bizzat tanışmasından bir yıl önce, Oslo'da verdiği bir derste onu dinlemişti. O gün, Knut, mevcut hukuki evlilik kurumunu, kocanın karısı ve çocukları üzerindeki yasal yetkisini temel aldığı için şiddetle eleştiriyordu. Onun önerisi ise radikaldi: Hiçbir tarafın diğeri üzerinde yasal hak iddia etmediği bir "yasal olmayan evlilik", yani eşit ortaklar arasında bir birliktelik.

İşte bu fikir, 1889 yazında Oslo'da yolları ikinci kez kesiştiğinde, Knut'un Anna'ya bizzat sunduğu teklif oldu.

Eşit ortaklar arasında yasal olmayan bir evlilik fikri, Anna için son derece çekiciydi. Ancak Anna'nın radikalizmi, Knut'un açık sözlülüğünden daha sessiz, daha içe dönük bir türdendi. O, çatışmadan kaçınmayı, uzun vadeli ve sağlam değişiklikler için çalışmayı tercih ediyordu. Anna, şüphesiz, Knut'tan daha derin bir kavrayışla, böylesi yasal olmayan bir birlikteliğin hem kendilerine hem de kuracakları aileye yükleyeceği toplumsal maliyetleri görüyordu.

Yine de, birkaç hafta sonra Anna, o büyük kararı verdi: Knut ile buluşmak üzere Paris'e gitti. Bir hafta sonra, ikilinin ortak yuvası olacak mütevazı daireye yerleştiler. Çok geçmeden, bu olay Stockholm basınına manşet oldu: "Birleşmiş" başlığıyla duyurulan bu cesur adım, iki özgür ruhun aşk beyanıydı.

Knut'un arkadaşı, avukatı ve geleceğin liberal Başbakanı Karl Staff'ın yardımıyla, çift karşılıklı mali yükümlülüklerini belirleyen dikkat çekici bir "evlilik sözleşmesi" hazırlayıp imzaladı. Bu belge, sadece evliliğin sözleşme teorileriyle ilgilenenler için değil, iki insanın aşkı kendi eşitlik ilkeleri üzerine inşa etme çabası açısından da çarpıcıydı.



Sözleşme: Eşitliğin Teminatı

Aşağıda imzası bulunan bizler, Knut Wicksell ve Anna Bugge, karşılıklı birlikteliğe özgür irademizle girmiş bulunarak, işbu belgeyle şu hususları taahhüt ve ahdediyoruz:

  • Madde 1: Her birimiz, gelirlerimiz ve varlıklarımızın makul ölçüde elverdiği ölçüde, birlikteliğimiz devam ettiği sürece diğerinin geçimini sağlamayı taahhüt eder.
  • Madde 2: Anna Bugge, birlikteliğimiz süresince veya Knut Wicksell’in baba olabileceği bir süre içinde çocuk sahibi olursa, bu çocukların kendi ayakları üzerinde durabilecek yaşa gelinceye kadar uygun şekilde desteklenmesi ve yetiştirilmesi için, her birimizin mali gücüne uygun olarak, müştereken taahhütte bulunuruz.
  • Madde 3: Birlikteliğimiz, taraflardan herhangi biri tarafından feshedilene kadar varlığını sürdürecektir.
  • Madde 4: Çocuklarımıza bakma yükümlülüğü (madde 2'deki), birlikteliğimizin sona ermesinden bağımsız olarak yürürlükte kalacaktır.
  • Madde 5: Birlikteliğin sona ermesi durumunda dahi, taraflardan herhangi birinin hastalık veya başka bir sebeple kendi geçimini sağlayamayacak duruma düşmesi ve mal varlığının olmaması halinde, diğer taraf, birlikteliğin feshine bakılmaksızın, bu ihtiyacı devam ettiği sürece bakmakla yükümlü olacaktır.

Paris, Temmuz 1889.

Bu sözleşmeyle mühürlenen birlikteliğin ardından, Anna'nın Norveç'i ve ailesini tekrar ziyaret etmesi yedi yıl sürecekti.

Mutlu Son ve Bir Hayat Dersi

Yıllar geçti. Knut Wicksell profesör oldu, aile İsveç'in Lund şehrine yerleşti. Ancak akademik camia, Wicksell ailesinin alışılmadık fikirlerine ve yaşam tarzına sürekli burun kıvırdı.

Onlar, sık sık el ele yürürken görülen, kırsalda kendilerine bir yuva kuran, evli olmayan ama bağlı bir çiftti. Prof. Wicksell'in karısı olan Anna, pazarda alışveriş yaparken, kocası kitaplarını ve sebzeleri atılmış bir bebek arabasında taşıyordu. Çocuklarını evde kendileri eğiten ve okula başladıklarında din eğitimi almalarını reddeden bu "yasal olmayan evli" profesör çift, çağlarının normlarına meydan okuyan, devrimci bir hayat sürdü.

Anna ve Knut'un hikayesi, aşkın ve eşitliğin, kağıt üzerindeki bir yasanın çok ötesinde, cesur bir sözleşme ve sarsılmaz bir kararlılıkla da inşa edilebileceğinin sarsıcı ve ilham verici bir kanıtıydı.

ÖYKÜNÜN TAMAMI YAKINDA…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cambridge'in Kışkırtıcı (Provocative) Dehası: Joan Robinson'ın Entelektüel ve Duygusal Öyküsü

İktisat Eğitimi Öğrencileri Piyasa Yanlısı mı Yapıyor?

Wicksell’den Keynes’e Paranın İçselliği-Dışsallığı Tartışmalarının Siyasa (Policy) Çıkarımları: Krizden Kaçınılabilir mi?