İki Helene Arasında: F.A. Hayek'in Trajik Aşk Öyküsü

 

İki Helene Arasında: F.A. Hayek'in Trajik Aşk Öyküsü

Ercan Eren

Bu hikâye, 20. yüzyılın en büyük zekâlarından birinin, F. A. Hayek’in hayatının tam ortasında, mantığın ve bilginin gücüne olan inancının kişisel duyguların yıkıcı gücüyle sınandığı dönemi anlatır.

I. Kayıp ve Telafi (1910’lar- 1930'lar)

Genç Friedrich Viyana’da, kalbini ilk aşkı Helene Bitterlich’e kaptırmıştı. Onlar nişanlanmış, gelecek hayalleri kurmuşlardı. Ancak savaş sonrası Viyana’nın kaosu, genç bir akademisyenin kariyer baskısı ve belirsizlik, bu nişanı kırdı. Yolları ayrıldı ve Helene başkasıyla evlendi.

Hayek, bu derin kaybın acısıyla, 1926 yılında, Helene’e fiziksel olarak şaşırtıcı derecede benzeyen Hella Fritsch ile evlendi. Bu evlilik, entelektüel dehasının gölgesinde, "bir tepki evliliği" olarak başladı. Hayek, Viyana’dan Londra’ya (LSE) taşınırken, Hella ona eşlik etti; iki çocukları (Christine ve Laurence) oldu. Hayek, John Maynard Keynes ile kıran kırana girdiği tartışmalarla, Köleliğe Giden Yol gibi büyük eserlerle ünlenirken, Hella ile olan evliliği arka planda, duygusal bir mesafeyle devam ediyordu.

II. Yeniden Alevlenme ve İhanet (1940'lar)

II. Dünya Savaşı sona erdiğinde, Hayek hayatının en büyük felsefi eserlerinden birini tamamlamış, ancak en büyük kişisel sınavına hazırlanıyordu. 1940’ların sonuna doğru, ailesini ziyaret etmek için Viyana’ya yaptığı bir seyahat sırasında, hayatının kayıp parçası olan Helene Bitterlich ile yeniden karşılaştı. Helene dul kalmıştı.

Bu karşılaşma, Hayek'in hayatında bir bomba etkisi yarattı. Elli yaşlarına yaklaşırken, gençliğinde kaybettiği aşkı yeniden kazanma ihtimali, onun için karşı konulmaz bir dürtü haline geldi. Artık evliliği, mantığı ve kariyeri değil, kalbi yön veriyordu.

Hayek, Londra’daki eşi Hella’dan boşanmaya karar verdi.

III. Trajik Bedel (1948- 1950)

Hayek'in bu kararı, yüksek bir trajik bedel ödenmesine yol açtı:

  1. En Yakın Dostun Kaybı: Hayek’i LSE’ye getiren ve en yakın entelektüel dostu olan Lionel Robbins, bu karara, özellikle Hella Fritsch'e karşı takınılan tutuma, büyük bir tepki gösterdi. Robbins, Hella'nın yanında yer aldı ve bu, iki büyük dost arasında onarılmaz bir kırılmaya neden oldu.
  2. Akademik Sürgün: İngiliz akademik çevresi, bu kişisel dram nedeniyle Hayek'e karşı soğuk davrandı. Artık Londra, onun için yaşanmaz bir yer haline gelmişti. Kariyerindeki bu karmaşa ve boşanmanın yasal maliyetleri, onu yeni bir başlangıç yapmaya itti.
  3. Çocuklardan Uzaklaşma: Boşanma gerçekleştiğinde, ergenlik çağındaki çocukları Christine ve Laurence, anneleri Hella'nın yanında, İngiltere'de kalmayı tercih etti. Babalarının bu ani ve yıkıcı kararı, onlarla olan ilişkisine coğrafi ve duygusal bir mesafe getirdi.

1950 yılında, Hayek nihayet Hella’dan boşanabildi. Hemen ardından Helene Bitterlich ile evlendi ve tüm köprüleri yakarak Amerika Birleşik Devletleri’ne, Chicago Üniversitesi’ne taşındı.

IV. Zafer ve Tekrar Düzen (1950 sonrası)

Hayek, Chicago’da yeni eşi Helene ile hayatına devam ederken, entelektüel enerjisini kişisel kaosun tam zıttı bir alana yönlendirdi: "Kendiliğinden Düzen" (Spontaneous Order).

Aşkının zaferi için büyük bir düzeni (ailesini, dostlarını, kariyerini) bilinçli olarak bozmuştu; şimdi ise tasarlanmamış düzenin, hukukun ve özgürlüğün faydalarını anlatan en derin felsefi eserlerini kaleme alıyordu (Özgürlüğün Anayasası). Bu, kişisel deneyiminin felsefesine ironik bir yansımasıydı: Bireysel özgürlüğün bedeli, her zaman bir şeylerin yıkımı ve yeniden inşasıdır.

Hayek, hayatının sonuna dek Helene ile kaldı. Bu, ilk aşkına kavuşmuş bir adamın nihai kişisel zaferiydi; ancak bu zaferin arkasında, bir eşin kederi, iki çocuğun babalarından uzaklaşması ve kırılan bir dostluk yatıyordu. Bu, bireysel arzu ve toplumsal sorumluluk arasındaki trajik bir gerilimin hikâyesiydi.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cambridge'in Kışkırtıcı (Provocative) Dehası: Joan Robinson'ın Entelektüel ve Duygusal Öyküsü

İktisat Eğitimi Öğrencileri Piyasa Yanlısı mı Yapıyor?

Wicksell’den Keynes’e Paranın İçselliği-Dışsallığı Tartışmalarının Siyasa (Policy) Çıkarımları: Krizden Kaçınılabilir mi?