Adolph Wagner: Berlin Üniversitesi'nin Otoriter Devlet Sosyalizmi Mimarı
Adolph Wagner: Berlin Üniversitesi'nin Otoriter Devlet Sosyalizmi Mimarı
Ercan Eren
Berlin
Üniversitesi’nin 19. yüzyılın sonundaki o görkemli, ancak soğuk derslikleri,
fildişi kulede geçen bir sükûnetten çok uzaktı; keskin fikirlerin ve uzlaşmaz
iradelerin çarpıştığı bir entelektüel arenaydı. Bu arenanın merkezinde, Kamu
Maliyesi (Finanzwissenschaft) kürsüsünün sarsılmaz sahibi, Adolph Wagner
(1835–1917) duruyordu. Wagner, sadece bir profesör değildi; teorik dehası
ve sarsılmaz dogmatik kişiliğiyle, yeni Alman İmparatorluğu'nun ideolojik
vizyonunu, yani Devlet Sosyalizmini, zorla kabul ettirmeye çalışan bir entelektüel
diktatördü.
I. Kürsünün Mutlak Hegemonyası ve Kanunların Kesinliği
Wagner’in
Berlin Üniversitesi’ndeki konumu, ona mutlak bir otorite veriyordu.
Neredeyse yarım asır boyunca, Prusya bürokrasisine beyin takımı yetiştiren bir
liderdi. Bölümdeki personel alımlarından müfredatın belirlenmesine kadar her
konuda son söz onundu. Bu otoriter yönetim, liberal veya Marksist görüşlere
sahip genç akademisyenlerin yükselmesini neredeyse imkânsız kılıyor, Wagner
çevresinde kendi ideolojik yankı odasını yaratıyordu.
Devlet Sosyalizminin Temeli: Wagner Kanunu
Wagner’in
iktisadi düşüncesinin kalbinde ise, Artan Devlet Faaliyetleri Yasası (Wagner
Kanunu) yatıyordu. Bu, onun Devlet Sosyalizmi felsefesine bilimsel kesinlik
sağlayan temel argümandı. Kürsüsünden gürleyen sesiyle, bu yasanın sadece bir
gözlem değil, modern devletin kaçınılmaz kaderi olduğunu ilan ederdi.
Wagner’e göre,
Ulusal gelir (Y) arttıkça, kamu harcamaları (G) ondan daha hızlı artmak
zorundadır (GG˙>YY˙). Bunun ardında yatan zorunluluklar şunlardı:
- Koruyucu ve Düzenleyici Görevler: Sanayileşmenin getirdiği karmaşık sosyal ilişkilerin yönetimi (hukuk,
güvenlik).
- Kültürel ve Refah Talepleri: Eğitimin, sağlığın ve sosyal güvenliğin artan maliyeti.
- Altyapı (Ekonomik İşletmecilik): Özel sektörün üstlenemeyeceği büyük sermayeli yatırımlar
(demiryolları, bankacılık).
Bu kanun,
devletin sadece bir "Gece Bekçisi Devleti" (Nachtwächterstaat)
olmaktan çıkıp, ahlaki ve matematiksel zorunlulukla bir "Kültür ve
Refah Devleti" (Kultur- und Wohlfahrtsstaat) haline gelmesi
gerektiğini savunuyordu.
II. Fikirde Uzlaşmazlık ve Entelektüel İzolasyon
Wagner’in bu
dogmatik kesinliği, onu en yakın meslektaşlarıyla dahi sürekli bir çatışmaya
itti ve kaçınılmaz akademik yalnızlığına yol açtı.
Metodoloji Çatışması (Methodenstreit)
Gustav
Schmoller, Wagner'in en yakın entelektüel rakibiydi ve
Kürsü Sosyalizminin ılımlı kanadını temsil ediyordu. Schmoller, iktisadi
analizde yalnızca tarihsel ve tümevarım yöntemi savunurken, Wagner onu
"ampirik yığınlar içinde kaybolmakla" suçlar, kendi tümdengelim ve
teorik yasalarının üstünlüğünü savunurdu. Bu "Metodoloji
Çatışması", Alman İktisat Okulu'nu derinden böldü.
İdeolojik Uçurum ve Anti-Semitizm
Asıl kopuş ise
Lujo Brentano ile yaşandı. Liberal kanadı temsil eden Brentano, serbest
ticaretin, sendikaların ve bireysel özgürlüğün yılmaz savunucusuydu. Ancak
çatışma, Wagner'in siyasi radikalliği ile doruk noktasına ulaştı.
Wagner,
1880'lerde aktif olarak siyasi anti-semitizmi savunmaya başladığında, bu
tavır Brentano'nun ve pek çok liberalin onu akademik ve sosyal olarak tamamen
dışlamasına neden oldu. Wagner’in anti-semitik ve aşırı milliyetçi görüşleri,
akademik camiada derin bir nefret yaratarak, onun kişisel ve mesleki çevresini
daralttı.
Wagner'in ev
hayatında, eşi Margarete Kögel ve dört çocuğu ile bulduğu kısa süreli sükûnet,
dış dünyadaki bu polemikçi kişiliği tarafından sürekli ihlal ediliyordu. Eşinin
1910'daki vefatı, onun zaten artan yalnızlık duygusunu daha da derinleştirdi.
III. Devlet Sosyalizminin Uygulaması ve Tartışmalı Mirası
Wagner'in
teorileri, İmparatorluğun en somut politikalarında uygulamaya geçti. Bismarck
Dönemi Sosyal Sigortaları ve ilerleyici vergilendirme sistemlerinin
savunuculuğu, Wagner'in bürokratik ordusu sayesinde hayata geçirildi. Devlet,
onun hayal ettiği gibi, sadece koruyan değil, aynı zamanda aktif olarak yeniden
dağıtan bir güç haline geldi.
Wagner,
1917'de, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna doğru, kürsüsündeyken vefat etti.
Ölümü, Berlin'de bir dönemin kapanışıydı, ancak geride bıraktığı boşluk, bir
sonraki çalkantılı dönemin habercisiydi:
- Sombart'ın Mirası Devralması: Wagner'in ölümüyle boşalan en önemli iktisat kürsüsüne, onun
anti-liberal ve milliyetçi çizgisinin en önemli akademik halefi olan Werner
Sombart (1917) atandı. Bu, Wagner'in otoriter ideolojik mirasının,
Tarihçi Okulu’nun yeni nesline geçtiğinin somut kanıtıydı.
- Schumpeter'in Reddi: Bu mirasın ne kadar tehlikeli olduğu ise 1931'de Sombart emekli
olduğunda ortaya çıktı. Dünya çapında tanınan iktisatçı Joseph
Schumpeter, kürsüye başvurmuştu. Wagner-Sombart çizgisinin otoriter,
milliyetçi ve devletçi mirası Schumpeter'i reddetti.
Adolph Wagner, modern refah devletinin temelini atan, ancak aynı zamanda fikirlerinin
aşırı milliyetçi ve anti-semitik unsurlarıyla, ülkesinin entelektüel ortamını derinden
kutuplaştıran, yalnız ve uzlaşmaz bir deha olarak tarihe geçti. Onun güçlü
devlet vizyonu hem Almanya'yı modernleştirdi hem de onu otoriter bir yola sokan
ideolojik altyapının bir parçası oldu.
Kaynakça
- Wagner, Adolph. Finanzwissenschaft
(Kamu Maliyesi). Özellikle üçüncü kısım olan "Theorie der
öffentlichen Ausgaben" (Kamu Harcamaları Teorisi) ve eserin genel
metodolojik ve sosyal politikaya ayrılan bölümleri önemlidir. (Eser,
1872'den itibaren sürekli genişletilmiş ve yayımlanmıştır.)
- Schumpeter, Joseph A. History of
Economic Analysis, 1954
- Ringer, Fritz K. The Decline of the
German Mandarins: The German Academic Community, 1890–1933, 1969
- Massing, Paul W. Rehearsal for
Destruction: A Study of Political Anti-Semitism in Imperial Germany,
1949
Yorumlar
Yorum Gönder